16 Mart 2017

perşembe günleri

- Aglayarak ve öfke kusarak o yolu kaçıncı kez yürüyüşüm.
sinirden kaşlarımı o kadar çatmışım ki kaşım gözüme girmiş gibi
gözyaşlarım agzıma akmış, agzım aşagılarda.
kalbimin üstü sert bir metalle kaplanmış gibi,
halbuki daha iki gün önce kalp çakrası açma dersine katılmıştım, açılmıştım.
şimdi yine aglayarak yürüyorum o yolu, cok agır iki çantamla beraber.
sanki metal taşıyorum çantamda derken bakıyorum bilgisayar ve fotograf makinası. 
agladıgımı gören çiçekçi kadın allahım kimseyi aglatmasın diyerek göklere bakıyor.
saçımdan bir tel kopup yere düşüyor, belkide önceden kopmuştu ama düşememişti.
düştügü anı yavaşlatılmış halde izlerken tam o anda burnumun ucundan bir gözyaşı damlayarak saç teline eşlik ediyor. akıştayız, kaçıştayız, dönülmemek üzere gidilen bir yoldayız.
bir daha bu yolu aglayarak ve aç karna yürümeyecegime dair bir söz veriyorum kendime. kendim kendime. sen dahil misin bu söze? sanmıyorum. kendime verdigim sözleri tutarım
ama beni böyle aglatanların sözünü tutmam , salarım, göklere dogru.
eskiden olsaydı;  bir kuş uçardı kalbimden kalbine.
artık uçamaz, şimdi uçamaz, metal kaplı bir kafeste o kuş şu an.

gözyaşlarımı sildim, kaşlarımı çatışımı bi tık azalttım, bu kadar melankoli içinde yoga dersine gidemezdim.  ama gitmeliydim.
gittim. 
dersin sonunda ' savasana' pozisyonunda aglayışıma kaldıgım yerden devam ettim.

Her yoga pratiginin sonunda uygulanması gereken bir pozdur ' savasana '
çünkü ölmeden, yeniden dogamazsın.



her yoga pratiginin sonunda uygulanmasi gereken pozdur; cunku olmeden, yeniden dogamazsiniz.